CHP’nin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün 22 Kasım’da Ankara’da yargılanmaya başlaması Türkiye’de siyaset üzerindeki yargı baskısının son örneği. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un Ankara 57’inci Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmadan bir gün önce dava üzerine adeta yargı adına hükmü peşinen vermesi, görünümü daha da ağırlaştırıyor.
Bakan Tunç, davanın diğer siyasetçilere de “ibret vesikası” olmasını istedi. Sanki duruşma başlamadan dava bitmiş, Kılıçdaroğlu ceza almıştı, Bakan da onun üzerine konuşuyordu.
Yargı üzerinden siyaset
Bir bakıma Tunç bir gerçeği de ifade ediyordu: Erdoğan’a hakaret davalarının “Erdoğan’a laf söyleyen yanar” algısını pekiştirmek amacıyla açılan “ibret olsun” davaları olduğunu söylüyordu.
Siyasetin yargı kararları üzerinden yürütüldüğünün itirafı gibiydi.
Halen istinaf mahkemesi kararının açıklanmasını bekleyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hapis ve siyaset yasağı öngören davanın da bir hakaret davası olduğu ortada.
Bakan böyle deyince -işini gereğince yapan çoğunluk üzerine alınmasın lütfen- yargı içinde birilerinin siyasi iktidarın gözüne girmek için durumdan vazife çıkarma yarışına girdiği görülüyor.
Kılıçdaroğlu aleyhine açılan bir diğer davada, tepkiler üzerine kaldırılan “zorla getirme” kararını anımsayalım.
Kılıçdaroğlu “itham edecek”
Bu dava Kılıçdaroğlu’nun 17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları sürecinde -o zaman Başbakan olan- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla açılmıştı.
Önceki CHP liderinin duruşmaya avukat göndermek yerine kendi giderek yapacağı savunmayı Erdoğan’a katmerli bir suçamayla hem yargı kayıtlarına girmesini hem de topluma -yeniden- duyurmayı amaçladığı anlaşılıyor.
Sonradan “FETÖ kumpası” olarak kapatılan yolsuzluk iddiaları ya da başka iddialar tutanaklara geçecek.
Bu yönüyle aslında davayı “CHP’nin bölünmesi” işareti olarak görenler bir açmaza girebilir: Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini gazete ve televizyonlarda söyleseler bir türlü söyleyemeseler başka türlü.
O yüzden şimdiden “İmamoğlu duruşmaya katılmıyor, misilleme yapıyor” hattında toplaşmış görünüyorlar.
Bu durumda CHP’nin durumuna da mercekle bakmak gerekiyor.
CHP’de değişken rüzgarlar
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yardımcıları destek ve dayanışma amacıyla duruşmada olacak. İmamoğlu’na Cumhurbaşkanlığı yarışında rakip gösterilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la birlikte başka belediye başkanları da.
İki gün önce İmamoğlu, Yavaş’ı ziyaret ederek “birlikteyiz” dediler.
Kılıçdaroğlu suçlamalarına yer verebilecekleri hayli kuşkulu medya erbabı ise İmamoğlu’nun duruşmada değil Almanya’da bir toplantıda olacağına odaklanmış durumda.
Bu Avrupa’daki en önemli sosyaldemokrat oluşumlar arasındaki Willy Brandt Vakfının konuşması. Daveti Mayıs ayında Kılıçdaroğlu duruşmasının tarihi belli olmadan önce gelmiş. Örneğin, Kılıçdaroğlu’nun 2022 Aralık ayında planladığı Almanya temaslarında İmamoğlu’nun duruşma tarihinin çoktan belli olması durumuyla aynı değil.
İşin ilginç yanıysa bu durumun AK Partinin yanı sıra CHP içinden birileri tarafından da işleniyor olması.
AK Parti ne yapıyor, CHP ne?
Aslında bu soruyu AK Parti-MHP Cumhur İttifakı ne yapıyor, CHP ne yapıyor diye sormak lazım.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında -artık biraz zorlamaya dönüşen- “çatlak” haberlerine rağmen iki lider iktidarlarını korumak ve sürdürmek için kenetlenmiş görünüyor.
Altın kaçakçılığı iddialarıyla MHP ile ilişkileri kesilen üç milletvekilinin durumu buna son örnek. İddialara göre Cumhurbaşkanının MHP liderini uyarması, henüz soruşturma açılmadan sorunun MHP, dolayısıyla Cumhur İttifakı ile yargı ve siyaset bağlantısı kalmamasını da sağlıyor.
Buna karşı CHP’ye dışarıdan bakanlar hizipler çekişmesinin canlandığını görüyor.
Bir yanda Kılıçdaroğlu, bir yanda İmamoğlu, bir yanda Yavaş gruplarının Özgür Özel ve Genel Merkezi yıpratma görüntüsü var. Taraflar olmadığını söylüyor ama kamuoyundaki ve özellikle CHP tabanındaki algı bu yönde.
Onlarca yıldır kaybetmeye alışmış CHP, kazanınca sevinmeyi de unutmuş görünüyor.
CHP son olarak yarım asır kadar önce İsmet İnönü yerine Bülent Ecevit’i genel başkanlığına getirerek seçim kazanmıştı. 2023 yenilgisinden sonra Kılıçdaroğlu yerine Özel’i genel başkan seçen CHP delegeleri -ki bu hiç bir sağ partide görülmeyen bir iç demokrasi örneğidir- 2024 seçiminden birinci parti çıktı.
Şimdi AK Parti ve MHP yenilgiden ders çıkarıp kenetlendikçe CHP bindiği dalı kesmeye devam ediyor.
Dün bizim mahallede bir iki esnaf ile ayaküstü lafladık. Heyecanlanmışlardı. Hayır Kılıçdaroğlu davası değildi konuları; Özel’in ve Yavaş’ın Çayırhan’da hakları için kendilerini madene kapatan işçileri ziyaretiydi. İçlerinden birisi “İşte muhalefet bu” diyordu. Benden aktarması.
MHP’lilere dair kaçakçılık zannını Bahçeli’ye Erdoğan mı söyledi?